DOLAR 34,7149
EURO 36,4671
ALTIN 2947,832
BIST 9681,11
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Erzurum °C

Yılbaşı Kutlanabilir mi? – Temel YEŞİLYURT

01.01.2009
763
A+
A-

Hayat, en kısa anlamıyla yaşanan “an”lardan ibarettir. Bazı zaman dilimleri bir ömre bedel, bazıları bir gün gibi kısa ve bazıları da asırlar gibi uzundur. Yaşanan anı değerlendirmek de, geçmişi yaşanmış tatlı hatıralara dönüştürmek de dahası da geleceğe ilişkin planlar yapmakta insani yönümüzün önem önemli özellikleri arasında yer alır. Bazı zaman dilimleri bizim için önemlidir, onda oruç tutarız, hacca gideriz, namaz kılarız. Aslında bu, insanoğlunun geçip gitmekte olan zamanı anlamlı kılma çabasıdır da denilebilir. Hiçbir zaman dilimi, diğeriyle aynı değerde değildir. Yaşanılan zamanlar aslında sonsuz hiyerarşik düzene sahiptir. Bu gecenin değeri tartışılamaz, çünkü onda Fahr-i alem Peygamber efendimiz dünyaya teşrif etmiştir, dolayısıyla bir doğum günüdür. Diğer gece ise Kur’an’ın anlatımıyla bin aydan daha hayırlıdır, çünkü onda Kur’an nazil olmuştur. Öyleyse hiçbir gün, değer olarak diğeriyle eşit olmayacaktır. Onun için Yüce Peygamberimiz “iki günü bir birine eşit olan aldanmıştır” buyurur.

Günler, geceler ya da yıllar çoğu kere anlam ve önemini kendi milli ve dini benliğimizin içlerinden beslenerek elde eder. Dolayısıyla kendimizden ya da özümüzden derin izler taşır. Bütün bunlar bir tarafa, Kur’an, “zaman”ı başlı başına bir kavram olarak, hakkında kötü söz söylenemeyecek değerli bir konuma yerleştirir ve Kur’an da bir surenin adını taşır aynı zamanda zaman (dehr). Öyleyse belli günleri ya da geceleri sevinçle karşılamak ya da kutlamak, dini ve milli kimliğimizin bir parçasıdır. Nisan Ayını, Yüce Peygamberin doğum günü olarak, bir başkasını Kurtuluşumuzun (Berat) vesilesi olarak ya da ötekini Türklüğün şahlanış ya da Ergenekondan çıkış günü olarak görür kutlarız.

Bu açıdan başlı başına bir yeni yılı karşılamak, sevinmek ya da bu vesileyle sevincini başkalarıyla paylaşmanın, tebrikleşmenin bir sakıncası olmasa gerektir. Aslında hayatımızda kutladığımız şey yalnızca yeni bir yıl da değildir. Bazen kendi doğumumuzun hangi güne denk geldiğini tam olarak bilmesek de çocuğumuzunkini kutlamayı ihmal etmeyiz. Aslında hayatımız boyuncu kutlanacak o kadar çok günümüz vardır ki, analar, babalar, yaşlılar, kadınlar, çocuklar ya da kurtuluş günlerimiz bunlardan yalnızca bazılarıdır. Aslında bir zaman dilimi olarak “yeni bir yıl”, geçmiş bir yılın muhasebesini yapabilmenin aynı zamanda bir fırsatıdır da. Geçmişin muhasebesini yapmak, girilen yeni yıla ilişkin hayır ve güzellikler temenni etmenin hiçbir mahzuru yoktur.

Ancak yılbaşının Noel olarak algılanışı ve kutlanışı kendi kültürümüzün içlerinden beslenmez, bir aykırılık taşır. Bir başka kültürün elemanıdır Noel. Hz. İsa’ın doğuşu anısına kutlanmaktadır. Dolayısıyla Hıristiyan dinine özgü bir karakter taşır; bu yönüyle dini bir ritüeldir. Dolayısıyla bu ritüelin dini bir saygınlık içinde yere geçirilmesi, bir takım taşkınlıkların ya da çılgınlıkların vesilesi kılınmaması, en başta Hz. İsa’ya saygının bir parçası olsa gerektir. Her dinin kendine özgü ritüelleri vardır ve yalnızca kendine özgündür. Müslüman Türk toplumu olarak, tüm diğer dinlerin kutsal değerlerine saygı duymakla birlikte, o ritüelleri yerine getirme zorunluluğumuz yoktur. Yılbaşını noel olarak karşılamanın kendi öz kültürümüzle örtüşen bir yanı da yoktur.

Dolayısıyla bir Müslümanın Hindi yemek için yılbaşlarını beklemesine gerek yoktur. Yılbaşı kutlamanın, o geceyi coşkuyla karşılamanın ya da tebrikler göndermenin dini kimliğimize aykırı bir tarafı olmamakla birlikte; çam ağaçları süslemek, Noel Baba kılığına bürünmek ya da çocuklara hediye vermek suretiyle, o geceyi bir Noel Yortusuna büründürmenin kendi kimliğimizle örtüşen tarafı yoktur. Bu kutlamanın genel olarak Müslüman bir Türk’e yakışır saygınlıkta olması, bir takım taşkınların ve ölçüsüz davranışların nedeni olarak görülmemesi de son derece önemlidir.

Yılbaşını kutlayan kutlamayan herkese saygı duymakla birlikte, bu kutlamanın kendi öz kimliğimizle uyumlu, bize yakışır nitelikte olması da önemlidir. Bu vesileyle, idrak ettiğimiz 2009 yılının, geçmiş yılımızın muhasebesi olması dileğiyle mutluluk, hayır ve huzur getirmesini diliyorum.