DOLAR 34,2647
EURO 37,4736
ALTIN 2924,121
BIST 8735,6
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Erzurum °C

Eylemimiz ve Söylemimiz Bir Değil

26.06.2013
730
A+
A-

Son yıllarda Türk Millî Eğitiminde birçok değişiklik yapıldı, ama maalesef yapılan bu değişiklikler eğitim sistemimizdeki menfilikleri tamir etmeye yetmedi. Sanki her yapılan değişiklik, yeni bir menfiliğe kapı araladı gibi geliyor. Ya da eğitime bakış açımızın millî olmadan ziyade siyasî olmasından dolayı sistemdeki kara delikler kapanacak yerde giderek büyüyor.

Sıkıntılar o kadar çok ki insan eğitim sistemimizdeki hangi problemi ele alıp inceleyeceğine, irdeleyeceğine de karar veremiyor. Dert bir değil, elvan elvan… Ben bu yazımda eğitim problemlerimizin en güncel olanı ile ilgili değerlendirmelerde bulunayım bari.
Her kademedeki öğretmen, eğitim-öğretim yılı başında, okutacağı dersin yıllık planını yönetmelik gereği hazırlamak mecburiyetindedir. Bu yıllık planda süreç, okulun açıldığı gün başlar, okulun kapanacağı gün biter. Yani okulun açıldığı gün ders programında o ders varsa müfredattaki ilk konu o günkü derste işlenecek şekilde program yapılır. Yıllık plana müfredat öyle dağıtılmalıdır ki son konu da eğitim öğretim yılının son dersinde tamamlanmalıdır. Ders/sınıf defterine de, işlenen konular yıllık plana uygun olarak işlenmeli; ne bir konu ileri ne de geri… Yani okulun açıldığı haftadaki ilk derse “Öğrencilerle tanışıldı.” ya da yılın son dersine “Karne dağıtımı yapıldı.” falan yazamazsın; çünkü yıllık planda böyle bir konu yoktur. Aksi takdirde eğitim denetçilerinin gözüne ilişirse o yıllık plan yok hükmündedir.

Şimdi bu madalyonun bir yüzü… Gelelim madalyonun öteki yüzüne… Gel gör ki evdeki hesap çarşıya bir türlü uymaz. Her dönemin en azından ilk ve son haftaları hiçbir okulda ders falan işlenmez. İşlenmez, ama öğretmen, ders defterlerine yıllık plana bakar ve o derste işlenmesi gereken konuyu işlenmiş gibi yazar. Bunun böyle olduğunu okul yöneticileri de, eğitim denetçileri de hatta ilçe ve il milli eğitim yöneticileri de bilir. Bilir, ama hiçbir yönetici de bu yanlıştır demez. Aslında bana sorarsanız bu sahte evrak tanzimi ile eşdeğerdedir. Ne var ki öğretmen, ders işlemediği o ders saati için deftere yaptığını, mesela; “Bahçede top oynandı.” veya “ Piknik yapıldı.” ya da “Öğrenciler serbest bırakıldı.” yazsaydı yöneticileri tarafından uyarılacaktı ve suçlu duruma düşecekti. Öğretmende böyle bir durumla karşılaşmamak için bile bile yanlış beyanda bulunur. Görüldüğü gibi nasıl ki devrilen bir domino taşı diğer taşlarında devrilmesine sebep olursa eğitim sistemimizdeki bir uygulama yanlışı da arkasından başka yanlışlara kapı aralıyor. Aslında bu durumda kabahatli sistem değil, o sistemin her kademedeki uygulayıcılarıdır.

Gelelim bu yanlışın farklı bir boyutuna… Dedik ya yönetmeliğe göre bir dersin müfredatındaki ilk konu öğretim yılının ilk dersinde ele alınacak ve o müfredatın son konusu öğretim yılının son dersinde tamamlanacak şekilde bir planlama yapılır. Planlama böyle yapılır, ama Millî Eğitim Bakanlığı, LYS’ye girecek öğrencilere, velilerinin yazılı müracaatı halinde, 45 gün izin verilebileceği lütfunda(!) bulunur. Bu 45 güne ilave olarak bir de öğrencilerin 20 gün devamsızlık hakkı vardır. Hepsi etti mi 65 gün? Şimdi bu süreyi okulların kapandığı 14 Hazirandan geri doğru çıkartalım. 9 Nisana kadar hiç devamsızlık yapmamış bir öğrenci okula gelmeyecek olsa bu demektir ki devamsızlıktan sınıfta kalmayacaktır. Bu tarihten, yoklamanın alınmadığı son haftayı da çıkartabiliriz aslında. O zaman da nisan ayından itibaren olur.

Peki, öğretmen yıllık plana uygun olarak müfredatı yürütecekse-ki buna yönetmelik gereği mecburdur-bu tarihlerde okulda olmayan bir öğrenci bu konuları nasıl öğrenecek? Kaldı ki ÖSYM, soru hazırlarken öğrencilerin okula devamını sağlamak için müfredatın son konularına ağırlık verdiğini her sene üstüne basa basa söylüyor. Peki, Millî Eğitim Bakanlığı, öğrencilere izin verirken onları üstü kapalı olarak nereye yönlendiriyor? Elbette ki dershanelere… Hani, bu hükümet dershanelere karşı idi, hani dershanelere ihtiyaç yoktu, hani dershaneler kapatılıp özel okullara dönüştürülecekti?.. Bu ne perhiz bunu ne lahana turşusu…

Boşu boşuna çağ atladık, eğitimde çağı yakaladık, bilmem çağın önüne geçtik, deyip de kendimizi kandırmaya çalışmayalım. Eylemimiz ve söylemimiz bir birini tutmadığı, tamamlamadığı sürece yerimizde sayıyoruz demektir, vesselam…