Erzurum °C
	
Açılım Masalı ve Faturası
 Yıllardır ülkemizde terörle yatıp terörle kalkıyoruz. Her gün bin bir umutla şafağa açtığımız gözlerimiz, kör karanlıklarda hüsranla kapanıyor. Ve biz ümitlerimizi bir başka sabaha erteliyoruz… Heyhat! Ne yazık ki her sabah bir evvelkinden de merhametsiz çıkıyor. Bütün ümitlerimizi gecenin kör zifiri karanlığı yutuyor. 
 Millet olarak, yıllardır şehit haberleri ile uyanmadığımız bir sabahımız olmadı neredeyse. Üstelik de her yaşadığımız acı bir evvelkini unutturacak kadar büyük. Daha kısa bir süre önce Tokat-Reşadiye’deki şehitlerimize döktüğümüz gözyaşlarımız kurumadan arkasından Samsun’daki şehitlerimiz yaramızı yeniden kanattı. Sonra İskenderun… Son olarak-inşallah son olur- Hakkâri’den 12 şehit haberi… Sayı her geçen gün azalacak yerde artıyor. 
 İmralı sakini eşkıya başı bir ay önce mesaj gönderdi: “Askeri operasyonlar durdurulmasa ondan sonra olacaklardan ben sorumlu değilim.” Evet, o sözünde durdu ve şimdi bütün şehirlerimiz tehdit altında. O bir teröristken sözünde durdu da biz bir türlü verdiğimiz sözü yerine getiremiyoruz. 
 Yılardır: “Şehitler ölmez, vatan bölünmez.” diyoruz, “Şehitlerin kanı yerde kalmayacak.” diyoruz, “Terör bitene kadar mücadelede kararlıyız.” diyoruz, “terörle bir yere varılmaz.” diyoruz… Diyoruz da maalesef vatan bölünmenin eşiğinde… Her gün yeni şehitler veriyorsak şehitlerin kanı yerde kalmış demektir. Nasıl terörle bir yere varılmaz ki biz taviz verdikçe onlar yeni tavizler koparmak için yeniden kan dökmekten geri kalmıyorlar. Terörün bundan on sene önceki yaptırım gücü ile bu gün geldiği nokta hiç kıyaslanabilir mi? Daha dün “Kürt” kelimesini telaffuz edemeyenler bu gün yüksek sesle Kürdistan’dan söz ediyorlar. Dün hayal dahi edemedikleri PKK’yı, devletin muhatap kabul etmesi fikrini bu gün açık açık dile getirmekten çekinmiyorlar. Kürt sorununun çözümünde eşkıya başının da görüşlerinin de alınmasını ve tahliye edilmesini istiyorlar. T.C. Anayasasına rağmen devlete Kürtçe yayın yapan radyo ve televizyonlar kanalları ihdas ettirdiler. Bu saydıklarım ve sayamadıklarım gösteriyor ki PKK terör olayları ile ülkemizde bu gün bir yerlere gelmiştir. 
 Hükümet, Güneydoğu’dan son seçimlerde beklediği oyu alamayınca onlara şirin gözükebilmek için ağızlarına bir bal çalmak maksadıyla önce “Kürt Açılımı” diye bir lafı güzaf ortaya attı. Ama ne olduğu henüz anlaşılamamış bu safsata, baktılar ki abesle iştigal, bu sefer ismini “Demokratik Açılım” daha sonra da “Millî Mutabakat” olarak değiştirdiler. Bu sözüm ona projelerine destek vermeleri için de toplumun değişik kesimlerinden kendilerine destek verecekleri cımbızla seçip onlarla içinde ne olduğu kesin olarak bilinmeyen ve sınırları belli olmayan bu ucube projeyi paylaştılar. Sayın Başbakan, “Herkes bu taşın altına elini koymalıdır.” dedi, ama birilerinin elini altına koyacağı taş ortada yoktu. Sonra gel zaman, git zaman anlaşıldı ki bu balık bu oltaya gelmiyor hatta elimizdeki oltada elden çıkacak. Evdeki hesabın çarşıda tutmadığını neden sonra anladılar, ama artık iş işten geçmiş “Açılım”ın ilk telaffuzundan bu yana 126 şehit vermiştik. Diğer verdiğimiz ve geri dönüşü olmayacak/olamayacak tavizlerimiz de bir yana… Artık onlar da bu hikâyenin inandırıcılığını yitirdiğini anladılar, fakat delikanlılığa helal gelmemesi(!) için sözlerinden dönemiyorlar başka. 
 Sözü burada noktalayıp şu “Açılım Masalı”nı bir de şiir dili ile hikâye edelim: 
 AÇILIM MASALI 
 Bir varmış, bir yokmuş diye başladı, 
 Bu modern(!) masalın “açılım” adı 
 Çoban uykuda, it sürüye daldı 
          Şehirler baskında, boşalmıştır in, 
          “Açılım” dediğin bu mudur senin? 
 Bir aklı evvelden mucize icat 
 Zannetti ki onunla düzelir hayat 
 Sana yakışan bu, yarayı kanat 
          Günbegün artıyor nefret ile kin 
          “Açılım” dediğin bu mudur senin? 
 Sen açılım dedin, onlar açıldı 
 İmralı, itleri sürüye saldı 
 Çocukları yetim, gelin dul kaldı 
          Sana bunları mı emreder din? 
          “Açılım” dediğin bu mudur senin? 
 Millî bütünlüğün dibi delindi 
 Terörün önünde dize gelindi 
 “Açılım” ilaçtır, için denildi, 
          Sen gaza geldin bak, dolmuşa bindin, 
          “Açılım” dediğin bu mudur senin? 
 Yolgeçen hanına dönünce Habur 
 Habur’u geçenler itibar bulur 
 Öfkeler kabarır, tükenir sabır 
          Onları değil de bizleri yerdin, 
          “Açılım” dediğin bu mudur senin? 
 Ayarlı savcılar, mobil mahkeme 
 Teröristler bülbül, hâkim kekeme 
 Bari bunun adına adalet deme 
          Hukuku ayaklar altına serdin, 
          “Açılım” dediğin bu mudur senin? 
 Hele sen Türk’üm de, sonrası kolay 
 Ya da ben şuyum de, bilelim, hay hay! 
 Sonra başkasını ne sayarsan say 
          Ülkeyi bölmektir yegâne derdin, 
          “Açılım” dediğin bu mudur senin? 
 Demokratikleşme nerede kaldı? 
 Aç köpekler senden cesaret aldı 
 Salyalı ağızla sürüye daldı 
          Başına çal, yere batsın niyetin,            
          “Açılım” dediğin bu mudur senin? 
 Bu nasıl açılım durmadı hiç kan? 
 Sen açılım dersin, bölünür vatan 
 Seni gidi hain, seni şarlatan! 
          Kalkanın softalık, masken ise din, 
          “Açılım” dediğin bu mudur senin? 
 Sayende sonunda dil de bölündü 
 Ülkemiz yamalı bohçaya döndü 
 Analar ağladı, ocaklar söndü 
                 Bu devran süremez, böylece bilin 
                 “Açılım” dediğin bu mudur senin? 
 Sen bir borazansın, yeli ellerin 
 Gövde İmralı’da dili ellerin 
 Tetik başkasının, eli ellerin 
                 Tutulur dillerin, kırılır elin, 
                 “Açılım” dediğin bu mudur senin? 
 Elektrik beleş, suları beleş 
 Yetim haklarını çekersin peşkeş 
 Yetmedi, üstüne üstlük TV Şeş 
                 Bunlara ne iman dayanır ne din, 
                 “Açılım” dediğin bu mudur senin? 
 Her türlü melanet meşru sayılır 
 Karakol basılır, cana kıyılır 
 Devletin temeli alttan oyulur 
                 Çıkmıştır diyorlar şişedeki cin 
                 “Açılım” dediğin bu mudur senin? 
 Kömürden de kara şu sizdeki ak 
 Kimlerin başında patladı kabak? 
 Bir yumruk kaç cana mal oldu bir bak? 
                 Bu nasıl vicdandır sızlamaz için? 
                 “Açılım” dediğin bu mudur senin? 
 Sayende eşkıya laftan anlamaz 
 Laf anlamayana, davul zurna az 
 Derler ki merhamet doğurur maraz 
                 Hesap sorulacak bil, hinoğlu hin 
                 “Açılım” dediğin bu mudur senin? 
 Analar ağlıyor, akıyor kanlar 
 Yürekler dağlandı, daraldı canlar 
 Sanma ki yanıma kalacak bunlar, 
                 Huzuru mahşerde hesabın çetin 
                 “Açılım” dediğin bu mudur senin? 
 CAN’a züldür bilin bunca eziyet 
 Bu eziyetten de öte ihanet 
 İnadım inattır, diyorsan şayet 
                 Sıkılır boğazın, kesilir dilin 
                 “Açılım” dediğin bu mudur senin?  
                                      Erzurum/ 04.05.2010 
 En kalbî muhabbetlerimle…CC 
